Текущий номер: #3 — 2024
Архив: #2 — 2024 #1 — 2024 #4 — 2023 #3 — 2023 #2 — 2023 #1 — 2023 #4 — 2022 #3 — 2022 #2 — 2022 #1 — 2022 #4 — 2021 #3 — 2021 #2 — 2021 #1 — 2021 #5 — 2020 #4 — 2020 #3 — 2020 #2 — 2020 #1 — 2020 #4 — 2019 #3 — 2019 #2 — 2019 #1 — 2019
Влияние османско-турецкого языка на формирование татарского литературного языка в начале ХХ века: На примере альманаха «Миръат» (1900-1909)
Yazı dilinin anlatım türlerinin oluşmasında, süreli yayınlar büyük bir rol oynamaktadır. XIX. yy.sonu-XX. yy. başlarında eski Tatar dilinde birçok gazete ve dergi yayınlanmıştır. O zamanki “Nur”, “Vakit”, “Ülfet”, “Şura” v.s. gibi mecmuât dışında şüphesiz, içeriği bakımından en zengin ve ilgi çekici olanlarından biri de – “Mir’at” mecmuasıydı. Bu mecmuanın baş editörü – gazeteci-yazar, seyyah, sosyal-bilimci ve kadı – Abdürreşid İbrahim idi.
Abdürreşid İbrahim XIX. yy. sonlarından XX. yy. ilk yarısına kadar Rusya Türkleri ve Dünya Müslümanları arasında birlik kurmak, İslamiyetin Uzakdoğu’da özellikle Japonya’da yayılmasını sağlamak için uzun yıllar seyahatler yapmıştır.
1900 yılında Petersburg’a gelen A. İbrahim, bir matbaa kurarak “Mir’ât” (‘Ayna’) adlı ilk mecmuasını yayınlamaya başlamıştır. Toplam olarak 22 sayısı yayınlanan mecmuanın son 6 sayısı Kazan’da basılmıştır. Hemen her sayısında “Âlem-î İslamiyet-e Bir Nazar”, “Hatıra”, “Etraftan Gelen Mektuplar” gibi bölümler bulunmaktadır.
Bazı araştırmacılara göre, XVII – XVIII yy.dan başlayarak Osmanlı Türkçesinin Tatar diline etkisi artmıştır. Bu etki sosyo-tarihi geçmişe, İdil boyu ile Türkiye arasındaki kültürel, iktisadî ve diplomasî alanlarında ilişkilerin canlanmasına bağlıymıştır. Genellikle Hac ziyareti, ticaret, öğrenim, seyahat gibi amaçlarla Osmanlı ülkesine gelen Tatar aydınlarının birçoğu, memleketlerine boş dönmemişler, Osmanlı Türkçesiyle yazılan yazma veya basma birçok eseri beraberlerinde getirmişlerdir [Osmanlı,1999, S.354].
Bu nedenle, Osmanlıların İdil boyu Tatarları üzerindeki kültürel etkisi, Tatar yazar ve şairlerin eserlerinin diline de yansımıştır.
Arap dilinin, 922 yılında, İdil boyu Tatarlarının İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Tatarcayı etkilemeye başladığı söylenilebilir. İlmî ve dinî çalışmalar çoğunlukla Arapça olarak kaleme alındı. İran’la İdil Bulgarları arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi ve İran’dan edebi eserlerin getirilmesi sayesinde Tatar dilinde Farsça kelimeler kullanılmaya başlamıştır. Bu türden etkileşimler Tatarcada Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımı olan Osmanlıcadan giren kelimelerin artmasına neden oldu [Rakhimova A.R., 2005, S. 124].
“Mir’at” mecmuasında basılan makalelerde aşağıdaki Arapça-Farsça kelimelere sıkça rastlanmaktadır:
قابیلیت [kabiliyet], ترقی [terakki], جلد [cild], دفعه [defa], زیرا [zira], نافله [nafile], دانه [tane], استقبال [istikbal], احباب [ahbab], رقابت [rekabet], اصلاحات [ıslahat], احتلال [ihtilal] , ھيٸت[heyet], غلبه [galiba]. Bu ve buna benzer alıntı kelimeler çağdaş Türkiye Türkçesinde hâlâ sıkça kullanılmaktadır.
Osmanlıca Tatarcayı fonetik ve morfolojik açıdan da etkilemiştir. Örneğin, Tatarcada “bu” gösterme zamiri hâl çekiminde kökünü değiştirmekteyken, Türkçe’de kök değişmemektedir.
Yalın hal – bu (tat.) – bu (tür.); İlgi hâli – monıň (tat.) – bunun (tür.); Yönelme hâli – moňa (tat.) – buna (tür.); Yükleme hâli - monı (tat.) – bunu (tür.); Bulunma hâli - monda(tat.) – burada (tür.); Ayrılma hâli - monnan (tat.) – bundan buradan (tür.).
Söz konusu makalelerde gösterme ve iyelik zamirlerinin Osmanlıca şekilleri geçmektedir:
Bunun بونك (tat. monıň) [Mir’at 6,S.21], benim بنم (tat. minem) [Mir’at 21, S.2].
Галяутдинова Луиза Михайловна, Казанский федеральный университет